Page 40 - ATA YAYINCILIK 4. Sınıf Okuyorum Anlıyorum
P. 40

Toplum İçinde Yardımlaşma

                              KIN  A
                                      D
                            Ş

                        Ş
                          A
                           ŞAŞKIN  ADAMAM
               Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, o zaman idi ki bitten
           binek, pireden yedek, çavdardan kalkan, çöpten kargı olurmuş. Bu hâl ile düştüm yola,
           vara vara vardım bir Çamlıbel’e. Çamlıbel’de çamur dizde, yetmiş karga beni görünce hep
           bir ağızdan, gelen ağamız giden ağamız demezler mi? Armudu taşlayalım, dibinde kışlaya-
           lım, uzun sözden birisi, ala tavşan derisi, müsaade ederseniz çocuklar masala başlayalım.
               Masalların çok anlatıldığı zamanların birinde masal gibi bir ülke varmış. Bu ülkenin adı
           Mutluluk Ülkesi’ymiş. Mutluluk Ülkesi çok güzelmiş. Bereketli toprakları, tertemiz suları, yer altı
           kaynakları varmış. Ülkenin zenginliği ve insanlarının her zaman mutlu olması dillere destanmış.
               Gerçekten de burada yaşayan herkes mutluymuş. Her sabah işi gücü olanlar ülke

           meydanında toplanırmış. Günün planlamasının yapılması için aralarında saygılı ve samimi
           bir muhabbet olurmuş:
               — Hayırlı sabahlar, bu sabah nasılsınız?
               — Hayırlı sabahlar, iyiyim, siz nasılsınız?
               — Aman efendim, kimleri görüyorum, hayırlı sabahlar nineciğim. Ver elini öpeyim.

               — El öpenlerin çok olsun evladım.
               Sonra saray tarafından görevlendirilen bilirkişi gelir, iş planlamasını yaparmış:
               — Bugün iş listemizde neler var?
               — Ağaç dikilecek, düğün yemeği pişirilecek, koyunlar otlatılacak bir de yeni doğan

           bebekler için kutlama yapılacak.
               — O zaman küçük gruplar hâlinde dağılalım arkadaşlar?
               Mutluluk Ülkesi’ndeki insanların yapacakları işler planlı programlıymış. Öyle telaşlı


           telaşlı koşuşturmazlarmış etrafta. Sabırlı, saygılı ve mutlu olarak işler güçler yürütülürmüş.
               Bir gün bu ülkeye, karşı ülkelerden birinden bir adam gelmiş. Bu adam ülkeye giriş
           yaptığı anda gözleri fal taşı gibi açılmış. Üstelik ağzı da açık dolaşıyormuş. Mutluluk
           Ülkesi’nin insanları onun bu hâline bir anlam verememiş. Önce aç olduğunu düşünmüşler.
           En güzel yemekleri ikram etmişler. Bir şey değişmemiş. Sonra acaba dişi mi ağrıyor, diye

           düşünmüşler. Doktora götürmüşler. O da değilmiş. Adamcağız ağzı ve gözleri kocaman
           açılmış bir hâlde etrafı seyretmeye devam ediyormuş.
               Konuşup derdini anlatmayan yabancıyı, Bilge Dede’ye götürmüşler. Bilge Dede, adamı
           görür görmez “Telaş edilecek bir şey yok. Uzaklardan gelen yabancı, sadece şaşkın.”
           demiş. “Bu akşam benim misafirim olsun. Konuşup dertleşelim. Onu bu kadar şaşırtan şey
           nedir öğreneyim.” diyerek diğerlerini evlerine göndermiş.

               Yalnız kaldıklarında Bilge Dede misafirine nereden geldiğini sormuş:
               — Nereden gelirsin ey yabancı?
               — Dağlık Ülkesi’nden.
               — Senin ülkenden biraz bahseder misin?

               — Benim ülkemde herkes kendi işinde gücündedir. Herkesin bir acelesi vardır. Kimse
           kimseyle gerekli olmadıkça konuşmaz. Yabancıları sevmeyiz ve onlara asla zaman ayırmayız.

                                                        39
   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45