Page 113 - ATA YAYINCILIK Çizgi Ötesi Serüvenler Dizisi (6 Kitap)
P. 113
tım. Nasıl yorulmuşsam artık, uyuyakalmışım. Telefonumun sesi ile
kendime geldiğimde neredeyse yarım saatin geçmiş olduğunu fark
ettim. Biz söz vardır, “El için kuyu kazan, evvela kendi düşer.” diye.
İlk düşmesem de bir şekilde ben de nasibimi almıştım. Neyse ki
Bahar ablalar telefonu ısrarla çaldırınca uyanmayı başarıp hızla
lokantaya doğru gittim. Çok az zamanımız kaldığını söyleyen Gök-
han ağabeyin sözü üzerine ekmek arasına köfte ve patatesi koya-
rak takside yemek üzere yanıma aldım. Takside ön koltuğa Gökhan
ağabey, arkaya ise ben Bahar ablanın kucağında olmak üzere beş
kişi sıkış tepiş binerek Harbiye Açık Hava Tiyatrosu’nun yolunu
tuttuk. Niye kendimizi böyle bir cenderenin içine soktuğumuzu dü-
şünebilirsin, hemen aydınlatayım seni. Paramız suyunu çekmek üze-
re. Hiçbirimiz varlıklı ailelere mensup olmadığımızdan çok kısıtlı
bir bütçe ile buralara geldik. Zaten yemek paramızı falan ödetmiş
olsalardı bir gün bile kalamazdık İstanbul’da. Bu arada ben olduk-
ça rahatsız bir şekilde Bahar ablanın dizlerinde oturduğum hâlde
elimdeki köfte ekmeği de yemeyi ihmal etmiyordum. İstanbul’un
trafik sıkışıklığı sorununa da ilk defa bu akşam şahit olmuştuk.
Trafik sıkışmak için yanlış bir zaman seçmişti. Çünkü yetişmemiz
gereken bir konser vardı. Neyse ki çok kısa bir gecikmeyle konser
alanına ulaşmıştık. Allah’tan sanatçı kaprisi denilen bir şey vardı.
Bu sayede henüz sahneye çıkan olmamıştı. Yerimize geçtik ve he-
yecanla beklemeye başladık. Lorena Mackenneth gibi muhteşem
bir sesi canlı canlı dinleyecektik bu gece. Bir sanatçının her şarkısı
güzel olabilir mi, oluyor işte. Ne yazdıysa, ne söylediyse hepsi de
112