Page 116 - ATA YAYINCILIK 4. Sınıf Çıtır Çıtır Türkçe Çalışma Kitabım
P. 116
Okuma - Anlama Ad Soyad : ........................................................
TAHTA ATIN HAYALİ
Daha kereste fabrikasına doğru yola çıktığında ne olmak istediğini biliyordu. Al-
tında tekerlekleri olan ve dünyayı dolaşan oyuncak bir tahta at olacaktı. Nasıl
bu kadar emindi böyle olacağından kendisi de bilmiyordu ama hissedi-
yordu işte. Yüzlerce hatta milyonlarca çocuk gittiği her şehirde onun
üzerine binebilmek için sıraya girecek, görür görmez gözlerinde
ışıklar parlayacaktı! Kesin böyle olacaktı, bu onun daha kereste
ormanında minicik bir fidanken bile hayaliydi. Arkadaşlarından
biri:
– Belki de bir kalem oluruz. O zaman da insanlar hayal-
lerini bizimle yazarlar. Bu da güzel olmaz mı, diyecek olsa he-
men atlayıp:
– Hayır! Benim hayalim tahta at olmak! Olabileceğim en
iyi ve en güzel şey bu, derdi.
Kimi kütükler ne olacaklarından ne de olmak istediklerinden
habersizdi.
– Hele bir ne olacağımızı, hangi işlere yarayacağımızı görelim,
ona göre bizi mutlu edecek yönlerimizi buluruz, diye fısıldaşıyorlardı
aralarında. Kimileri daha ilk günden ne olacağından çok emin:
– Muhteşem bir kütüphane olacağım ben, hayattaki amacım daha ilk günden
belli, diyordu gururla.
Her bir kütük fabrikadan çıkıp ellerinde şekillenecekleri ustalara doğru yola çıkmaya başla-
mıştı. Bizim kendinden emin kütüğümüz de düşe düşe gerçekten de bir tahta at ustasının eline
düşmüştü.
– Eh! Başka türlüsü de düşünülemezdi. Benim için neyin en iyi olduğunu ancak ben bilirim,
dedi içinden. Yaşlı ustanın dükkânı renk renk, çeşit çeşit tahta atlarla doluydu. Ama bir gariplik
vardı sanki. Bu tahta atların hiçbirinin tekerlekleri yoktu. Her birinin üzerinde de kocaman bir
delik vardı.
Bizim tahta at bu duruma çok üzüldü. Yıllardır bunun için mi beklemişti yani? Dünyadaki
yüzlerce çocuğa kavuşacaktı hani?
– Benim yerim burası mı şimdi? Yerinden kıpırdayamayan bir tahta at! Benim hayalim bu
değildi ama diye iç geçirdi.
Hani haksızlık olmasın, dükkândaki atların her biri birbirinden güzeldi. Fabrikanın deposun-
da dinledikleriyle hayal ettiklerinden bile şahaneydi gördükleri. Ustanın her yaptığı at bir sanat
eseri gibiydi. Sanki bizim atın da duygularını hissetmiş gibi daha bir özenle, daha bir incelikle
çalıştı üzerinde.
115