Page 86 - ATA YAYINCILIK 4. Sınıf Okuyorum Anlıyorum
P. 86

Misafirperverlik



                                                    T
                                                        Z  M
                                                      S
                                            DA
                                                V
                                                              İ
                                                        İ
                                                               SAF
                                                  E
                                            DAVETSİZ  MİSAFİRR
                                                                     İ
               Ak Çiftlik’te Selim Bey ve ailesi sakin bir akşam için hazırlanıyordu. Ailenin sevimli kızı
           Nalan ile Selim Bey’in babası bahçedeki hamaktan olanı biteni seyrediyordu. Her zamanki
           gibi tavuklar, lezzetli solucanları bırakıp kümese girmek istemiyordu. İneklerin de tek derdi
           bir tutam daha fazla yeşil ot yiyebilmekti. En usluları, kuzulardı. Onlar annelerinin peşinden
           çoktan ağıla girmişti bile.
               Nalan, çiftlikte yaşamayı çok seviyordu. Hayvanlarla arası iyiydi. Karabaş hariç. Karabaş’ın
           bir günü diğerine uymazdı. Bazen uysal olurdu bazen sinirli. Nalan başını büyükbabasının
           göğsüne koydu. Bu yaşlı kalbin atışları ne kadar da güvende hissettiriyordu ona kendini.

               Büyükbabasının cep telefonu çaldı. İkisi de doğruldu. Arayan büyükbabasının yurt dışın-
           da yaşayan kızıydı. Bir haftalığına memlekete geleceklerini haber veriyordu. Büyükbabası
           telefonu kapatınca sevinçle “Nalan, sana arkadaş geliyor. Aliye’nin kızı Sare senin yaşlar-
           da.” dedi. Nalan şimdiye kadar hiç görüşmediği bu davetsiz misafirlerin  gelişinden memnun
           kalmadı. Üstelik büyükbabasının neden bu kadar sevindiğini de anlayamıyordu.

               İki gün sonra gelecek olan misafirler için bütün çiftlik seferber oldu. Nalan hariç.
           Şimdiden pabucu dama atılmıştı bile. “Sare onu sever, bunu sevmez. Sare’ye o iyi gelir.
           Sare ondan korkar. Aman orada rahat eder.”
               İki gün böyle geçti. Nalan’ın canı çok sıkkındı. Akşam olunca büyükbabasıyla sığınak
           adını verdikleri hamağa koştu. Çiftliğin giriş kapısının yanındaki ağaçlara kurulan bu hamak,
           insanın ayaklarını yerden kesiyordu. Böylece vücuda pozitif bir enerji yayılıyordu. Ama bu

           sefer Nalan’ın pozitif enerjiyi yakalaması bu kadar kolay olmayacak gibi görünüyordu.
               Çiftliğin tek prensesi olmayı seviyordu. Sare de nereden çıkmıştı böyle? Kendi kendine
           söylendi: “İki gün dayanamaz buraya. Üçüncü gün annesine gidelim diye tutturur. Sanki neden
           geliyorsa!” O kadar tuhaf duygular içindeydi ki büyükbabasının yaklaştığını fark edemedi bile.

               “Çiftliğimizin prensesi nasılmış bakalım?” diyerek eğildi öptü büyükbabası onu. Nalan bir an
           paniğe kapıldı. “Ne zaman geldin büyükbaba?” diye sordu. “Mırıltılarını duydum minik kedicik.”
           dedi yaşlı ve şefkatli sesiyle büyükbaba. “Merak etme tatlım. Ne büyükannen ne Karabaş ne
           Kıvırcık ne Kınalı ne de ben, seni sevmekten vazgeçeriz. Herkesin yeri kalpte ayrıdır Nalancı-
           ğım. Buraya her gün onlarca kişi gelse biz seni yine şimdi olduğu kadar severiz. Çünkü kalp
           çok büyüktür yavrum. Odacıkları fazladır. Kimse senin odacığının sevgisini alamaz.”

               Bunları duymak Nalan’ı çok rahatlatmıştı. Büyükbabasına sarıldı. “Bebek gibi davrandım
           büyükbaba affet!” dedi. Büyükbaba gülümsedi ve tatlı torununun başını okşadı. Birlikte
           çiftliğe girdiler. O gece erkenden yattılar. Çünkü ertesi gün hareketli geçecekti.

               Öğleye doğru misafirler geldi. Sare, çok neşeli ve tatlı bir kızdı. Bir hafta rüya gibi
           geçti. Nalan ile Sare, iyi arkadaş oldular. Çiftlik onların kahkahalarıyla güzelleşti.
               Büyükbaba, bu iki sevimli kızı seyrederken gençleşti. Hayvanlar daha fazla süt ve
           yumurta verdiler. Çünkü mutlu olmak her şeyi çoğaltırdı: sevgiyi, saygıyı, bereketi...


                                                        85
   81   82   83   84   85   86   87   88   89   90   91