Page 62 - AYA YAYINCILIK 8. Sınıf 24 Deneme Sınavı Türkçe
P. 62

8. Sınıf Türkçe                                                                            Deneme Sınavı - 8


            10.   Psikolojide anksiyete olarak bilinen kaygı, tehlikeli durumlarda, "vücuda, meydan okumaya hazır olması gerektiğini haber veren"
                 sinyaldir. Doğal ve gerekli olan kaygı hissedilmeye başlandığında, nefes alış verişi ve kalp atışı hızlanarak kaslara daha fazla
                 oksijen gitmesi sağlanmaktadır. Böylece vücut, tehlikeli durumlara kendini hazırlamış olmaktadır. Tehlikeli durumların farkına var-
                 mak gerektiğinde kişi bu dürtüyle tetikte beklemektedir. Doğal anksiyete olarak adlandırılan bu dürtü trafikte yaşanacak herhangi
                 bir tehlikeli durumda direksiyona ani müdahale etme, sınavda daha iyi performans sergileme gibi durumlara yardımcı olmaktadır.
                 Aslında kaygılanmak, günlük hayatta sorunlarla baş edebilmek ve hayati durumlarla karşılaşıldığında hızlı karar verebilmek için
                 gereklidir. Anksiyete bozukluğu ise kaygı duygusunun bir tehlike yokken kendini göstermesi, uzun süre devam etmesi ve çok
                 güçlü hissedilmesidir.
                 Aşağıda anksiyete bozukluklarının türleri ve bu türlerin günlük hayattaki örnekleri verilmiştir.

                 I.   Yaygın anksiyete: Birçok olay veya durumla ilgili aşırı kaygı ve endişe duyma, endişe ortaya çıkaracak şekilde düşünmedir.
                 II.  Sosyal fobi: Sosyal ortamlarda küçük düşme, hatalı davranma veya yadırganmakla ilgili düşünceler ve yoğun kaygı hisset-
                     me durumlarına verilen addır.

                 III.  OKB (Obsesif Kompulsif Bozukluk): Sürekli akla gelen düşünceler ve o düşünceleri yok etmek ya da ortaya çıkardığı kay-
                     gıları gidermek için yapılan eylemdir. Toplumda bu durum "takıntı" olarak nitelendirilir.
                 IV.  Özgül fobi: Belli bir durumdan ya da nesneden kaygı ve korku duyma ve bu durumlardan ya da nesnelerden kaçınmadır.
                 a)  Her yaz olduğu gibi bu yaz da bizimkiler, teyzemler, teyzemin çocukları, anneannem ve dedem Yedigöller'deki kamp alanına
                     gitmek için Ankara'dan sabahın çok erken saatlerinde yola çıktık. Ben, erkek kardeşim, annem, babam ve teyzem bir ara-
                     bada; anneannem, dedem, eniştem ve Alp bir arabadaydılar. Yolculuğumuz henüz başlamıştı ki teyzem panikle "Unuttum!"
                     diyerek zıpladı yerinden. "Unuttum, ocağın altını kontrol etmeyi unuttum!" Her zamanki teyzem işte; "Ocağın altı yanıyor mu,
                     ışıkları söndürdünüz mü, kapıları kilitlemiş miydim?" Tabii ki eve döndük. Ocağın yanmadığını gözlerimizle gördük ve tekrar
                     yola koyulduk.
                 b)  Yedi yaşındaki Efe yaramaz mı yaramaz bir çocuktu. Kimseler ona laf anlatamazdı. Boyundan çok büyük bisikletlere biner,
                     âdeta düz duvarlara tırmanır, bunun yanı sıra oyun oynamak için çıktığı sokağı neşeli kahkahalarıyla doldurup herkesi neşe-
                     sine ortak etmeyi de başarırdı. Her ne kadar herkes onun bu yaramazlığından yaka silkse de mahallenin maskotuydu. Efe,
                     yara bere içinde gelirdi eve hep. Bir gün yine düşmüş bir kaydırağın tepesinden, kaşı yaralanmıştı. Annesi kaç kez oğlunu
                     böyle görmüş olmasına rağmen büyük paniğe kapıldı. Doktorlar bir türlü onu sakinleştiremedi. Hâli, keyfi yerinde olan Efe'yi
                     görmek bile onu rahatlatmıyordu.
                 c)  Uzun süren kar tatilinden sonra okul, ara verdiği eğitim-öğretime bugün itibarıyla tekrar başladı. Emine, sınıftaki yerine -en
                     arka sıra- geçti. Çocukların yerlerine yerleşmelerini beklerken aklıma, onlara tatilde neler yaptıklarını sormak geldi. Yoklama
                     defterini imzalarken soruverdim sorumu, bir anda kalktı tüm parmaklar. Emine'yi arıyordu gözlerim, gözlerini benden kaçırıyor,
                     ellerini birbirine sıkıca kenetlemiş, kendini buradan soyutlamıştı. Yalnızca ikimizin olduğu bir yerde benimle konuşabilirken
                     arkadaşlarının yahut kalabalıkların arasında kimseyle iletişim kurmuyor, âdeta ağzından çıkacak kelimelerden korkuyordu.
                 ç)  Kaç yaşındayım tam olarak bilmiyorum ama olayları bu kadar net bir biçimde hatırlayabildiğime göre en azından beş yaşın-
                     daydım. Annem ve babam da hatırlamıyorlar çünkü her yaşımı mütemadiyen büyük doğum günü partileriyle kutladıklarından
                     birinin diğerinden bir farkı kalmamıştı. Ama benim için o doğum günü hepsinden farklıydı. Çocuklar eğlensin diye getirdikleri
                     o palyaçoyu zihnimden yıllarca silemedim. Tabii ki sevimli olduğundan, bana ve arkadaşlarıma eğlenceli oyunlar gösterdi-
                     ğinden değil, korkunç olduğundan. Şimdi ne zaman rengârenk saçlı, yüzü boyalı, ayakları kocaman bir canlı görsem ödüm
                     kopuyor. Hatta sadece onu anımsatan bir şey gördüğümde bile kalbim yerinden çıkacak gibi oluyor.
                 Numaralanmış anksiyete türleriyle bunların günlük hayattaki örnekleri eşleştirildiğinde doğru sıralama aşağıdakilerden
                 hangisi olur?

                 A)  I b, II c, III a, IV ç                          B)  I a, II b, III ç, IV c
                 C)  I c, II ç, III b, IV a                          D)  I ç, II a, III c, IV b




                                                                 4
   57   58   59   60   61   62   63   64   65   66   67